Anne olmak uğruna

Posted on Nov 9, 2012 in Başarı Hikayeleri | 0 comments

2-3 sene önce bir anneler günü sabahıydı. Eşimle açık havada bir yerde kahvaltı yapıyorduk. Herkes hediyesini, çiçeğini almış bir yerlere yetişmeye çalışıyordu. Dışarıda oturmuş güzel havanın tadını çıkarıyorduk. Kahvaltımız bitti, çaylarımızı içerken, gazetelere göz gezdirmeye başlamıştık. Bir gazetinin ekini elime almıştım, anneler günüyle ilgili çok satılan bir gazetenin, ünlü bir kadın yazarın yazısını okumaya başladım. Bir anda gözlerim doldu. Yazar her kadına anne olmayı öneriyor, annelik tecrübesini yaşamayan bir kadının gerçek bir kadın olamayacağını iddia ediyordu. Bu yazıyı okuduğumda 7 haftalık gebeydim. Bir çok tüp bebek denemesinin sonrasnda ilk kez pozitif sonuç almıştım. Ancak rahatsız olmuştum yazının içeriğinden. Tedavide olan, bebek hayaliyle yaşayan kadınlar okumaz diye umut ettim içimden. Gerçekten onları daha da fazla üzecek bir ifade, böyle özel bir günde olamazdı. Benim de sevincim bu özel günden sonra çok kısa sürdü, gebeliğimin sağlıklı ilerlemediği ortaya çıktı. Ben de ilgili yazarın ifadesiyle gerçek bir kadın olmayanların sınıfına tekrar dahil buldum kendimi. 
Evlendiğimde 33 yaşındaydım. Bir sene evlilik yaşamına, birbirimize alışalım diye düşündük. Bir senenin sonunda doktoruma gittim. 6 ay bizim denememizi, bu sürenin sonunda gebe kalamazsam, hem eşimde, hem bende tetkikler yapılacağını söyledi. 6 ay geçti ve doktorumuzun yolunu tuttuk. Benimle ilgili ciddi bir problem görülmedi, eşimde sperm morfolojisinin normal sınırların altında olduğunu öğrendik. Kendimizce bir kısa araştırma yaptık. Yaşımın da kritik olması nedeniyle konusunda iyi olduğunu duyduğumuz çok ünlü bir hastaneye gitmeye karar verdik. Doktorumuz aşılamanın uygun olduğunu söyledi. Iki kez aşılama denedik, sonuç alamadık. Doktor 3. aşılamayı önerdi, biz tüp bebeğe geçmek istedik. Şansımızın ilk tüp bebek denemesinde % 60 olduğu söylendi. Anne olmak adına ilk kez bu kadar yüksek şansım vardı, içim kıpırdı, kıpırdı. Tedavinin sonunda 8 embryo oluştu, hastane kalitelerinin çok iyi olduğunu embryoların 3 ünün transfer edileceğini, 3 ünün de dondurulacağını söyledi. İlk tüp bebek denememiz olumsuz oldu. Dondurulmuşlarla da olmadı, olumsuz sonucu aldıktan sonra, doktorumuzun yanında gittik. Doktorun acelesi vardı, biz kapısında bekliyoruz, gelin oturun diyip, bizi gelecekle ilgili umutlandırmasını bekledik. Ancak o da yoğunluğu arasında bize ayıracak zamanı yoktu. Her denemede şansımın azaldığı bilgisini ilettiğini hatırlıyorum.
Yeni bir umut, farklı bir bakış açısı olsun diye tavsiyeler üzerine çok ünlü bir profesöre randevu aldık. Tüm tetkilerimizi yanımıza aldık. Yeni doktorumuz çok ilgiliydi. Önceden doktorların göremediği rahmimde polipler gördü, alınmasınınn uygun olacağını söyledi. Histereskopi oldum. Polipler alındı. İki aşılamanın bizim hasta grubuna uygun olmadığını söyledi. İlk tüp bebek tedavimizde, 8 embryo varken, ikinci gün transferi yapılmasının doğru olmadığını iletti. Daha sonradan farketmiştim, rutin olarak herkese 3. gün transferi yapılırken, bana 2. gün transferi yapılmıştı, nedeni de hastanenin tüp bebek merkezinin pazar günü kapalı olmasıydı. Yeni doktorumuzun savı bir tüp bebek merkezi 7 gün açık olmalıydı, ortada bu kadar embryo varken ikinci gün hangisi daha iyi diye karar vermenin mümkün olmadığı şeklindeydi. Hasta sayısı çok yüksek bu hastanede de, tedaviye başladık. Çok sıra bekliyordum, işe çok gecikiyordum, ancak tedaviyle ilgili her şey yolunda gidiyordu, 14 embryo elde etmiştik. Doktorumuz sayıdan ve kaliteden çok memnundu. 2 adet 5. gün blastokist embryo transfer edilmişti. Bitmek bilmeyen 12 gün bekleme sürecinin ardından test günü gelmişti, test negatif çıktı. Bir kaç ay sonra dondurulmuşları doktorumuz deneyebilirsiniz demişti, denedik, bu denemeden de negatif sonuç aldık. Artık eşimle biz ne yapıyoruz demeye başlamıştık. Sürekli bir para biriktiriyor, deneme yapıyor, sonucunda negatif sonuç alıyorduk. Gebelikte tutunmayı sağlayan, kalçadan yapılan iğnelerden artık oturamaz durumdaydım. İyice içime kapanmıştım. Herkesten gizli sessiz sessiz ağlıyordum. Moralimi düzeltmek için alışverişe çıksam bir kıyafet beğensem, içimden bir ses alma diyordu, para biriktirmem gerektiğini hatırlatıyordu. Hayatta bir çok şeyi ertelemiştim. Tek hayalim bir sonraki tedaviye maddi ve manevi hazırlanmaktı. Arkadaş çevremiz evlenmeden önce ve sonra çok genişti, ancak ben kalabalık ortamlarda kendimi iyi hissetmiyordum. Hem sosyal yaşamımda hem de işyerinde özgüvenimi yitirmiştim. Bu arada çevremizde hamilelik haberleri alıyor, doğumlara tebriklere gidiyorduk. Bir yakın arkadaşımızın bebeğinin doğumuna gittik, herkes gibi kendilerini tebrik ettik, mutluluklarını paylaştık, merdivenle aşağı iniyorduk, doğum katının bir alt katı, hastanenin tüp bebek merkeziydi. Eşime biz hiç bir zaman üst kata çıkamayacağız diyip, bir anda ağlamaya başlamıştım. Eşim de bana destek olmak adına insanlar alınsın, arkamızdan bize laf etsin, artık hiç bir doğum tebriğine gitmeyelim demişti.

Aynı hastanede aylar geçti, tekrar tedaviye başladık. Tedavide vücudum ilaçlara çok iyi cevap vermedi, yanlızca 4 embryomuz vardı, doktorlar kalitelerinin iyi olduğunu söyledi. Co-culture denen yöntemle embryolar büyümüştü. Yeterli embryo olmadığı için önceden önerilen genetik tanı yapılamamıştı. Bu tedavide veriler diğerlerine göre olumsuzdu. Ben de eskisi gibi iyimser değildim. Test günü kanamam da başlamıştı. Testi de formalite icabı yaptırmaya gitmiştik. Test sonucunu beklerken, hastane çıkışı bir spor merkezine kayıt olmaya gidelim mi diye eşimin görüşünü aldığımı hatırlıyorum. Ancak test sonucu pozitif çıktı. Çok şaşırdık, dakikalarca ağladık, labrotuar görevlilerini öptüm. Telefonla annelerimizi aradık, ancak ağlamaktan konuşamamıştık. HCG değerlerimin artışı da iyi gidiyordu. İlk ultrason tarihini aldık. Ancak tarihten kısa bir süre önce klinikten aradılar, doktorun acil bir kongreye katılması gerekiyormuş. Bize çok ileri tarihe randevu verdiler. Biz de dayanamadık, evimize yakın bir hastaneye gittik. Doktor ultrasona aldı, bir kaç dakika hiç bir şey söylemedi, sonra gebelik devam etmiyor, bu boş gebelik dedi, tekrar kan testi istedi. Kan testinin sonucunu bekledik, eşimi iş yerinden çağırıyorlardı, eşim telefonda benim düşük yaptığımı söylüyordu, müdürü de benim eşim de ilk çocuktan önce düşük yaptı, diye teselli edip, biran önce gelmesini talep ediyordu. Kan testi iyi çıkmıştı, doktor belki ben yanılmışımdır, sizi başka bir ultrason cihazına alacağım dedi. Doktoru beklerken tavana baktığım anı unutamıyorum, bir mucize bekliyordum. Sanki o mucize çok uzaktaydı. Doktor detaylı ultrasonda da göremedi. Eşim işine döndü, ben de eve döndüm. Annem ve kayınvalidem evimize geldi. Dakikalarca, saatlerce konuşamadım. Artık ağlayamıyordum. Üç gün sonra tüp bebek tedavisi gördüğüm hastanede kürtaj oldum. Eşim yine işinden ayrılamadı. Bu konuda kendisine hiç bir zaman eleştiride bulunmadım. Onun da, benim de işimize ihtiyacımız vardı. Yaşadığımız özel bir durumdu, bize özel bir anlayış talep etmek yanlış olurdu. Kürtajı doktorumun asistanı yaptı, doktorumla bir iki dakika görüşebilir miyim dedim, sekreteri bir kaç yeri aradı, sonra bana müsait değil dedi. Kürtajı onun yapmasını talep etmedim, yanlızca bana bir iki dakika güç versin, hamile kalabilmen de bir gelişme desin istiyordum. Bütün yaşananlardan sonra, belki pes etmek, gerçeği kabullenmek daha doğru olacaktı. Belki bütün çabalarımız bir çok kişi tarafından saplantı olarak değerlendiriliyordu. Adı her ne olursa olsun, anne baba olma özlemimizi tamamen kafamızdan yok edemiyorduk. Pes ettiğimizi düşündüğümüz bir aşamada aniden bu arzu tekrar ortaya çıkıyordu. Bu nedenle doktorun ağzından çıkacak bir olumlu yorum bizim tüm gelecek planlarınızı şekillendirmemize neden oluyordu. Umutsuzluğu kabul etmek yerine, umutlu olmak için bir iki söz duymak istiyorduk.
Sürekli internet sitelerinden tedaviler üzerine, tüp bebek merkezleri ve tedaviler üzerine yazılar okuyordum. Şansımızı son bir merkezde, Bahçeci Kliniği’nde denemeye karar verdik. Son merkeze bizi taşıyan ise, herhangi biri olmadı, yanlızca sitede yazılı olan başarı hikayeleri oldu. Aynı zamanda çevremde bu merkezde tedavi görüp, başaran insanları duyuyordum. Esra Hanım’dan randevu aldık. Hikayemizi dinledi, notlarını aldı. Biz paramızı ayarlamış, Eylül’de deneme yapabiliriz diyorduk, Esra Hanım sizin istemeniz bizim için yeterli değil, ilk önce Murat Bey’le bir görüşün, o bana siz ne zaman hazırsınız derse, o zaman başlayacağız dedi. Doğrusu Murat Bey’e ilk gittiğimizde, tüm önerilere önyargılıydım. Bir sürü test yaptırmıştık, çok para harcamıştık, sonuçlarını bu testlerin hemşireler yorumlamıştı. Problem eşimdeydi, ben kendimde bir problem yok sanıyordum. Murat Bey, basit ucuz bir klamidya enfeksiyon testi istedi. Bu testi bizden 3 sene boyunca kimse istememişti. Test pozitif çıktı, rahim filmi ve histereskopi tekrarlandı, neyseki tüplerime, rahime ciddi bir zararı olmamıştı bu enfeksiyonun. Ancak tespit edilmeseydi, ileride çok büyük ihtimalle olacaktı. Biz de başka bir merkezde sürekli tedavi olmaya devam edecektik. İstediği testlerde tiroit problemi, şekere eğilim çıktı. Bağışıklık sistemimi kuvvetlendirmek için tedaviler uyguladı. Diyet, yürüyüş önerdi. Sağlıklı bir görünüme sahip oldum sayesinde. Kendimle daha barışık biri oldum. Sürekli açık havada yürüdüm. Yürüdükçe kafamda olumsuz düşüncelerden arındım. İnsanların beni yıpratabileceği ortamlarda daha güçlü olabildim. Bize Murat Bey bu arada önemli bir gerçeği hatırlatmıştı, o zamana kadar, yaşadıklarımıza o yönden hiç bakmamıştık. İnsanlar sudan sebeplerden boşanıyorlar, siz ne kadar güçlü bir ilişkiniz var, çok zor bir testi geçtiğinizin farkında mısınız diye sormuştu. Gerçekten tüm zor sınavları birbirimize destek olarak geçiriyorduk, bunu Murat Bey hatırlatmıştı. Alman Hastanesi’nde ilk denemede pozitif sonuç aldık, tüm hemşirelerin benimle birlikte nasıl mutlu olduğunu unutamam. Ancak iki hafta sonra ultrason sonucunda bu gebeliğin de devam etmediğini öğrendik. Esra Hanım kürtaj yapmadan, ilaçla düşük yapmamı sağladı. Bu olumsuz tecrübeyi bir daha yaşamadım. Ultrasonda olumsuz sonucu aldıktan sonra, eve gittik, eşim ilaç verdi, mışıl mışıl uyudum. Sabaha doğru uykudan uyandım, anneler gününde ben ne yapacağım diye hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. İş yerinde bir arkadaşıma o geceyi anlattığımda, bana güç veren bir yorum yapmıştı. Herkes için zor bir özel gün vardır, kızım adına babalar gününde çok üzülüyorum, kendi adıma sevgililer gününde içim buruk oluyor demişti. Bu yorumdan sonra tüm özel günlerin, insanların büyük bir çoğunluğuna bir anlam ifade ettiğini, bir kısmına da ne kadar hüzün verdiğini düşündüm.
Tedaviyle ilgili bir sene bir şey yapmadık. Bir arkadaşım tüp bebek uzmanı olmayan, bir kadın doğum uzmanının telefonunu verdi, yanlızca kendisinden görüş almamızı önerdi. Doktor bu kadar denemede başarısız olduysak, gelecekte başarı şansımızın çok düşük olduğunu, doğal yolla hamile kalma şansımın stres yapmazsam % 5 olduğunu söyledi. Yeni bir tedaviye başlamadan Esra Hanım izinliydi, Mustafa Bey’in de görüşünü almaya gittim. Mustafa Bey, eldeki bulgular, bize yeni bir tedaviyi denemeye değer olduğunu gösteriyor, dedi. Heyecandan çantamı odasında bırakıp çıkmıştım. Bahçeci Kliniği’nde ikinci denememize 2008 Eylül ayında başladık. Bayramın ilk günü yumurtalarım toplandı. Herkesin en son tercih edeceği yer sanırım bir hastane olur böyle özel bir günde. Ailemizin toplandığı bir yemekte ikimiz yoktuk. Artık hayal kuramıyordum, kendimi kontrol ediyordum, ileride bir gün çocuk sahibi olamazsam, vicdanım rahat, her şeyi denedim diyebilecektim. Meşhur 12. güne yaklaştıkça midem bulanmaya başlamıştı, ancak hiç bir şekilde heveslenmiyordum. Test günü eşimin iş seyahati vardı, yurt dışındaydı. Annem ve kayınvalidemle hastaneye gittim. Kan verdikten sonra dakikalar geçmedi. Eşim sürekli arayıp, sonucu soruyordu. Testin sonunda HCG değerim çok yüksek çıktı. Hıçkıra hıçkıra ağlayıp, iki anneye sarıldım. Eşim ağlama sesini duyunca telefonda, yine olmadı sanmış. Hastanede ağlamamı gören bir teyze yanıma yaklaştı, ne oldu kızım diye sordu. İki hafta sonra Esra Hanım’a ultrasona gittik, yine ayaklarımız titriyordu. Midem bulanıyordu, ancak tüm tecrübelerden sonra, temkinli olmaya çalışıyordum. Esra Hanım, senelerdir duymayı hayal ettiğimiz güzel haberi verdi. Kalbi atıyordu. Bu sesi duymak için ne kadar uğraşmıştık. Her ultrasona korkuyla gittim. Gerçek olduğuna bir türlü inanamadım. Her seferinde doktorumuzdan oğlumun sağlığının iyi olduğunu duyup, güle oynaya klinikten çıktım. Yavrum karnıma tekmeler indirmeye başladığında.halen anne olacağıma inanamıyordum. Doğuma bir kaç gün kala halen rüyamda yumurtalarımın toplandığını görüyordum.
Büyük gün sonunda geldi. Doğum yaptım. Uyanır uyanmaz yavrum nasıl diye sordum. Yavrumu kucağıma verdiler, bu senin çocuğun dediler. Sanki rüyadaydım. Esra Hanım ameliyathanede ona unkurabiyesi demiş. Ben de onu unkurabiyem diye seviyorum. Ona bakıp, bakıp bu benim yavrum mu diyorum. Şu anda yanlızca 10 günlük. Benim kokumu alınca, süt içeceğini anlıyor, mutlu oluyor, kafa atmaya başlıyor. Onunla geçirdiğim her dakikada, iyi ki onu kazanmak için direnmişiz diyorum. Bahçeci Kliniği’nin vermiş olduğu hayatımızın en değerli hediyesi bize bu kısa sürede geçmişte yaşadığımız tüm olumsuzlukları unutturdu.
Çok doktor gezdik, çok merkez gördük. Bahçeci Kliniği’nin tüm ekibinin bize, kliniğe gelen hastalara olan yaklaşımını görünce, senelerdir bizim aradığımız buymuş dedik. Onlar da, bizim kadar anne baba olmamızı istediler. Biz pes ettğimizde, anlamsız vaatlerde bulunmadan, denemeye değer dediler. Tedavi boyunca, bizimle dua ettiler. Ultrasonda ilk kalp atışını duyduğumuzda, ilk sarıldığımız insanlar onlar oldu. Biz kendilerini bir doktor, bir hemşire, bir asistan olarak görmüyoruz. Hepsini yakın bir aile dostu olarak görüyoruz. Yoğun hasta trafiğinde, zamanları ne kadar dar olursa olsun, pozitif yaklaşımlarında hiç bir eksilme olmadı. Oğlumuz biraz büyüdüğünde biz de her anne baba gibi seni leylek getirmedi diyeceğiz, seni bize Alman Hastanesi Tüp Bebek Ekibi getirdi diyeceğiz.
Çevrenizde belki size sorununu dile getirmiş veya getirmemiş bir yakınınız olabilir. Açık açık size çocuğum olmuyor diyecek cesareti olmayabilir. Anneler gününde onları düşünmenizi rica edeceğim. Anne olmayı sabrıyla, tüm fedakarlıklarıyla fazlasıyla hakeden, anne olsun olmasın gerçekten kadın olan bu insanları anlayışla karşılamanızı, onların yanında anne olarak yaşadığınız o muhteşem tecrübeyi paylaşmamanızı, ellerindeki başka mutlulukları hatırlatmanızı rica edeceğim. Onlar sizin desteğinizle daha güçlü olacaklar.
Tüketim toplumumuzun anlamını abarttığı bu özel günlerde, çok zor yollardan geçen ebeveynler olmamıza rağmen, bu mutluluğu biz içimizde yaşayacağız. Belirli günlerde daha çok içleri acıyan bu sessiz azınlığa ise elimden geldiğince destek olacağım.
Senem Saraç, Haziran 2009

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *