YENİ BAŞARI ÖYKÜMÜZ

Posted on May 8, 2009 in Genel | 0 comments

Birçok insanın yaşadığı bu zorlu yola biz de 2006 yılı başında girmiştik. Yumurta takipleri, renkli film, laproskopi derken yılın yarısını bulmuştuk. İzmir’de 9 Eylül Üniversitesi’ne gidiyordum ve tespit edilen net bir infertilite sorunumuz olmadığı için aşılamalarla başladık tedaviye. Açıkçası tedaviye başlar başlamaz hemen olacakmış gibi hissediyordum. Yılın sonuna geldigimizdeyse 3 kez aşılama denemiştik ve netice olumsuzdu. Yine de ciddi bir infertilite sorunumuz olduğunu düşünmüyordum, tüp bebekte mutlaka olur diye düşünüyordum…

2007 yılbaşı itibariyle ilk tüp bebek denememizi gerçekleştirdik. Bu bir yil içerisinde FSH 13.7’lere çıkmıştı ve aşılamalarda daha düşük dozda ilaç kullanmama rağmen daha çok yumurta oluşuyorken, tüp bebek denememizde sadece 2 yumurta gelişmişti. Onlar toplandı, döllendi ve transferi gercekleştirildi. Yumurta sayısının az olduğu ancak kalitesinin çok iyi olduğu soylenmişti. Böyle olunca gebeliğin oluşacağına olan umudumuz daha da arttı. Nitekim sonuç da olumluydu, çok mutlu olmuştuk.. Ancak testen 1 gün sonra kanamam oldu ve gebelik sona erdi. Hiçbirşey için erken sevinmememiz gerektigini anlamıştık.

Doktorumuz, FSH yükseldiği için bünyemin kısa protokole daha çok tepki vereceğini düşünerek, yüksek dozda ilaçla kısa protokol denedik.. Daha yolun başında, tek yumurta büyümeye başladı. Hem tek yumurtayla olasılığın düşük olması hem de tüp bebek tedavisinin maliyetini düşünerek, tedaviyi 4. günde bırakıp aşılama yapmaya karar verdik. Çok üzülmüştüm, tüp bebek yapmaya yetecek kadar bile yumurta oluşmuyordu. İlacın dozunu epey de arttırmıştık üstelik.. Doktorumuza bundan sonra ne yapacağiz, ilacın dozunu daha ne kadar arttırabiliriz diye sorduğumda, verdiği cevabı harfiyen hatırlıyorum. “Nuran Hanım, ilaçlara çok güvenmeyin, onlar sizde olan birseyi ortaya çıkarıyor” dedi. “Tencerenin altını istediginiz kadar açın, içinde birsey varsa pişer, değilse tencereyi yakarsanız” demişti. Bu noktada kalakalıyorsunuz, bünyeniz size şansınızı deneme fırsatını bile vermiyor gibi hissediyorsunuz.

Kitaben doğru olan kısa protokole benim bünyem cevap vermemişti. İlacın dozunu arttırarak yeniden uzun protokol denemeye karar verdik. Bu sefer 4 yumurta görünüyordu, çok sevinmiştik. Ancak yumurtaların birisi gelişmedi, toplandığında birinin kist diğerinin dejenere yumurta olduğu anlaşıldı ve yine tek yumurtayla kalmiştik. Doktorumuz hepimiz tek yumurtadan olduk diye moral vermeye çalışıyordu ama ben hiç umutlanamıyordum. Bu denememiz de olumsuz sonuçlandı.

Bu aşamada yumurta sayısını arttırmak için neler yapabilirizi araştırmaya başladık. Bir arkadaşım Bahçeci Kliniği’nin sitesinde benim durumumla birebir örtüşen biririn hikayesini okumuş, benim de okumamı hattta bir an önce gidip görüşmemi soyledi. Hikayeyi okuduğumda vejeteryan bir diyetten bahsediyordu.. Bilimsel olarak kanıtlanmış birşey değildi ama kaybedecek hiçbirşeyimiz olmadığı için denemeye karar verdik. Uzun zamadir bir arkadaşim beni Alman Hastanesi’ndeki doktoruna gitmem için yönlendiriyordu, çok ciddiye almıyordum. Sonuçta bu operasyon heryerde aynı şekilde yapılıyor diye düşünüyordum ve 9 Eylül’deki doktoruma da çok güveniyordum.

Yine de şu diyet herneyse deyip, arkadaşımdan bana randevu almasını rica ettim. Hemen aynı haftasonu İstanbul’a gelip Halit Bey’le görüştüm. Hikayemi anlatınca, madem yumurtalar bu kadar kaliteli, rahimde bir sorun olabilir diyerek 1 gün sonrasına histeroskopi operasyonu organize edildi. Hemen FSH testi için kan alındı ve endometriozis başlangıcı oldugu için öğleden sonra beslenme uzmanı Murat Bey’i görmem için bana randevu ayarladı. Pazartesi günü operasyona girmeden once Halit Bey’e FSH testinin sonucunu sorduğumda, kendisi söylemek istemedi. Ben 18-20 olmustur diye tahmin ediyordum, ısrar edince 38,7 dedi ve ben kriz seklinde ağlamaya başladim. 40’ın üstü menapoz olarak değrlendiriliyor çünkü.. Beni uyutup ameliyata aldılar, uyandığımda kaldiğim yerden ağlamaya devam ediyordum. Halit Bey’i daha 2 gun once tanımıştım ama bana sarılıp “merak etme halledicez, yeter ki sen güçlü ol, peşini bırakma” şeklindeki tesellisini hayatım boyunca unutamam.

Murat Bey’le görüşmemizde bana bir dolu test yaptırmam için bir liste verdi. Sonuçlarına göre diyet ve ilaç/vitamin takviyesi önerecekti. Testlerin sonuçlarını almam 15-20 günü buldu. Kendimi sağlıklı bir insan olarak görüyordum ama testin sonuçları hiç de öyle demiyordu ; kolesterol yüksekti, şekere yatkınlık vardi, antikor üretimim yüksekti ki, bu belki de şimdiye kadar yaptığımız denemelerin olumsuz sonuçlanmasının en önemli nedeniydi. Antikorlar vücudun savaşçıları, mikroplara karşı vücudu koruyor, dışardan transfer edilen embriyoyu da yabancı madde olarak addedip onu da yoketmeye çalışıyor. Bu hormonun yüksek olması iyi birşey değil yani.
Hikayesini okuduğum arkadaşin diyetini bana da uygulamaya karar verdik. Şöyle ki ; hayvansal hiçbir gıda almıyorsun, peynir, yoğurt az miktarda ve yağsiz yeniyor. Balik bile nadiren. Unlu mamuller, şekerli gıdalar, çay, kahve yok. Alkol/sigara zaten yok.. Sadece sebze, meyve ve bakliyat ile besleniyorsun. Birde bitki çayları, çeşit çeşit.. Sabah/aksam 25 dk’lık yürüyüşleri de mutlaka yapıyorsun ki bu insanın yaşam kalitesini hiç düşünmediğiniz şekilde arttırıyor. Özellikle sabah yürüyüşleri.. Bir ton da vitamin takviyesi. Böyle anlatınca kolay gibi görünüyor ama açıkçası başlangıçta alışmak çok zor olmustu.

İlk denememizi 2008 yılsonuna doğru gerçekleştirdik. Yılsonu ve bayram öncesi olması sebebiyle işlerim inanılmaz yoğundu ve yumurta takipleri için sabah 5’te kalkıp, 7’deki ucağa binip, muayene olduktan sonra 12-1 ucağına binip, geri işe gidiyordum. Bunu 10 gün boyunca günaşırı yaptım. İki yumurtamız olgunlaşmıştı, döllendiler ve transferi gerçekleşti. Ancak transfer sonrası bana “ne yaparsan yap stresten uzak dur” demelerine rağmen yılbaşı öncesi işler çok sevimsizdi. Hem çok yoğundu hem de çok stresliydi. Zamanlama konusunda bunu düşünemedigim için kendime çok kızdım. Nitekim bu denememiz de olumsuzlukla sonuçlandı. Tabii ki çok çok üzüldük, çünkü daha neyi deneyebileceğimizi bilmiyorduk. Her tedaviden sonra deneyecek bir şeyimiz vardı ve ona umut bağlıyorduk, bu sefer hiçbirşey kalmamıştı. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Testin sonucunu aldıktan sonra eve gidip kendimi yatağa attım, bir taraftan ağlıyorum, bir taraftan beynim daha ne yapabiliriz diye çalişmaya devam ediyordu. Sonunda işe ara vermeye karar verdim. İşin gerginliği ile birlikte bu tedavilerden başarılı çıkmak mümkün görünmüyordu. Çalıştığım yerden ücretsiz izin almayı düşündüm, istifa etmeyi bile göze almıştım. Yöneticilerimin desteği sayesinde ücretsiz izne çıkıp, tekrar denemeye karar verdik. Açıkçası bundan da bir netice alamazsak konuyu ufak ufak kapatalım diyorduk. Bugünden o günlere bakınca ne kadar yanlış düşündüğümüzü daha iyi anlıyorum.

Tekrar denemek üzere son sürat diyete devam ediyorum, sürekli normalin dışında olan testlerimi tekrarlıyorum, sabah akşam yürüyüşlerime devam ediyorum. Bu süre zarfında her ay antral folikül takibi amacıyla İzmir’de bir doktora da görünüyorum. Kendisine hikayemi anlattığımda yumurta bağışı almamı, çocuk sahibi olma olasılığımın çok düşük olduğunu, boşu boşuna para harcadığımı söylemişti. Ben bu konuda yumurta bagışı alacağıma dünyaya gelmiş bir çocuğu evlatlık edinmeyi daha doğru buluyordum ve kendimi bu fikre alıştırmaya çalışıyordum.
Derken, yeniden bir protokole başladik. 3 yumurta görünüyordu, 2 tanesinin gelişimi daha yavaşti, protokolün ortasında kullandığım ilacı değiştirdik. Yine de yumurta toplama neticesinde sözkonusu o iki yumurta döllenecek kadar gelişmemişti. Yine tek yumurtayla kalmıştık. Ne yalan söyleyim hiç umudum kalmamıştı.. Yumurtamız döllendi, transferi yapıldı ve beklemeye başladık.. Boyle tek cümleyle anlatılan süreç o kadar yıpratıcı ki.. Tek yumurtanız var, döllenecek mi döllenmeyecek mi, gelişimi sağlıklı bir şekilde devam edecek mi, sorunsuz transferi gerçekleşecek mi.. Her aşamada kaygıyla bekliyorsunuz.. Transferden sonra artık kimsenin yapabileceği birşey yok, herşey Allah’a kalmış ve kan testi yaptırmak için gün sayıyorsunuz.
Kan testini yaptırmaya tek başıma gittim.. Artık laboratuvarda calışanlar beni yakinen tanıyorlardı ve kanı hemen değerlendirmeye almışlardı. Zaman geçmek bilmiyordu ama bir taraftan da, olumsuz olacaksa ne kadar geç öğrensem o kadar iyi diyordum.. Umutsuzca eve dönerken telefonla aradılar..Testin sonucu pozitifti..İnanamadim.. Direksiyonda ağlama krizine girdim, hemen eşimi aradım, o da çok sevindi ama ilk deneyimimizden kalan bir korkumuz vardı.. Kalp atışını duyana kadar heveslenmeyelim dedik.. Kalp atışını duyduğumuz gün çok mutlu olduk ancak muayeneden eve geldiğimde kapıda kanamam başladı. O kadar üzüldüm ki.. Hemen hem İzmir’deki doktorumu hem de Halit Bey’i aradım. Bana soylenen ilaçları kullandım, kanamam ertesi gün geçti..

10. haftaya kadar riskli dönem olduğunu biliyordum, iğnelerim o zamana kadar devam ediyordu. 10. haftayı doldurduğumuz gün tam rahatladık diyecekken yine kanamam geldi.. 12. haftanın sonunda tekrar.. Ultrason muayenelerinde kesenin rahme tamamen oturmadığı, bu sebeple kesenin yerleşmediği yerlerin kanamaya devam ettiği söylendi. Bu aynı zamanda bir düşük riskiydi ve kesenin tamamen oturması 5. ayın sonunu bulmuştu.

Hamileliğimin bundan sonraki dönemi çok rahat geçti ve sağlıkla bir bebeğimiz oldu.. Onu kucağima aldığımda yaşadığım herşeyi unutmuştum ve o anı yaşamak için ne aşamalardan geçtigimizi düşündüm. Her saniye bir bebeğin doğdugu düşünülürse, son derece normal ve olağan bir olay, bizim için başlı başına bir serüvene dönüşmüştü. Saatlerce yüzünü seyrettim, gözümün önünden ayırmak istemiyordum.

Ama şu da bir gerçek, ne tedavi aşamasında, ne gebeligim esnasında ne de doğumda şimdilerde hissettiğim şeyleri hissetmedim. Güngeçtikçe daha cok bağlanıyor insan.. Bu kimseye duyduğunuz sevgiye benzemiyor. Aşk gelip geçebiliyor, anne baba sevgisi bir yere kadar, bu çok özel, bambaşka birşey ve onun benim oğlum olduğu gerçeği hiç değişmeyecek birşey.

Bu, ne yazık ki meşakkatli bir süreç… Tedavi aşaması zor, gebe kaldın hamilelik aşaması zor ama hepsinin sonunda elde edilen şey o kadar güzel ki..

Bahçeci ekibiyle tanışana kadar tedavimin aşamalarını kendim titizlikle takip ediyordum, onlarla tanıştıktan sonra aynı titizlikle başkalarının da benim sürecimi takip ettiğini anladım.. Tedavinin her aşamasında başka birisiyle muhatap oluyorsunuz ama aralarında muhteşem bir bilgi koordinasyonu var. Halit Bey bilgisiyle kesinlikle fark yaratan bir doktor.. Bir diyetisyen insanin hamileliğinde ne kadar etkili olabilir, Murat Bey çocugu kucagıma alana kadar ve hatta sonrasında bile inanılmaz destek oldu. Her konuda soyledikleri çok kıymetli..
Her türlü sorunumda rahatlıkla arayabiliyorum. Her not bıraktığımda istisnasız bana geri dönüyor.. Bu iş disiplini insanı gerçekten çok etkiliyor. Zannedersiniz ki tek hastası sizsiniz ya da sırf size özel böyle davranıyor, hayır tüm hastaları ile aynı yakınlıkla ilgileniyor. Ben bu süreçte bu ekiple tanıştığıma ve birlikte calıştığıma çok memnun oldum. Benim bebeğim de bu ailenin bir parçasıymış gibi hissediyorum.

Son söz olarak, bu yola çıkanlara pes etmemeleri gerektiğini soylemek istiyorum. İşin sonucunda eli boş cıkmak da var ama bu ekiple sanki bu olasılık daha düşük..
Tekrar tekrar tesekkürler..

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *