Basında Dr. M.Berksoy

ATV – Kahvaltı Haberleri – Obezite

ATV Kahvaltı Haberleri – Obezite (28.02.2007) Bölüm #1 [youtube]5_JH801wA0k[/youtube] Bölüm #2 [youtube]m_a2Ifi2CT8[/youtube]

Daha Fazlası

Kanal D – Bu Sabah Programı

12 Kez Tüp Bebek denemiş bir ailenin başarısı. [youtube]bymMEiNdvns[/youtube]

Daha Fazlası

Kısırlık ve Beslenme

KISIRLIK VE BESLENME – Sağlık TV [youtube]rOZqhw4vLm4[/youtube]  AŞIRI ZAYIFLIK VEYA ŞİŞMANLIK, HEM KADIN HEM DE ERKEĞİN ÜREME SAĞLIĞI İÇİN ÖNEMLİ BİR TEHDİT OLUŞTURUYOR. BU NEDENLE UZMANLAR SEBEBİ BİLİNMEYEN KISIRLIK DURUMLARINDA EĞER KİLO PROBLEMİ FAKTÖRÜ VARSA, DOĞRUDAN BU SORUNA YÖNELİYOR. Bize, gebe kalmakta güçlük yaşayan çiftler geldiğinde öncelikle şanslarını artırmak için bir takım seri testler yaparız. Bunların önemli bir kısmı kilo yöntemiyle ilgilidir. Çünkü mevcut kiloları gebe kalmalarına, çocuk sahibi olmalarına engel olabilir, kilo fazlalığı olarak da mevcut kilolarının az olmasıyla da. Sık karşılaştığımız problemler polikistik over sendromu, endometriozis, gebe kalmakta güçlüğün yanı sıra tekrarlayan düşükler veya tekrarlayan başarısız tüp bebek denemeleri, ileri yaş yumurta rezervinin azlığı gibi durumlar de kilo yöntemi önemlidir. Ve tedavi öncesinde hem anne adayının hem baba adayının yaşam biçiminde beslenmesi, hareketi ve alışkanlıklarıyla ilgili değişiklikler yaptığımızda bu bize şans kazandırır. Onlara eksiklik yaşatmadan boylarına göre kilolarının iyi olmasını sağlarız, aynı zamanda bunları yaparken kişiye zarar vermemeyi ön planda tutarız. Gelen kişiler öncelikle birtakım analizlerden geçerler, ailevi hastalıklarının yatkınlıklarını göz önünde bulundurarak onlardan birtakım kan testleri isteriz. Bu testlerin sonuçlarını göz önüne alarak onlara uygun bir beslenme, hareketlilik programı veririz. Bu program sonunda hem gebe kalma şansı artar, anne adayının, baba adayının karşılaştığı sorunları gidererek, hem de gebeliğin doğuma kadar devam etme ihtimalini artırmış oluruz. Tabiî ki aynı zamanda bu anne ve baba adayı yaşam kalitesini artırmak için de kendi sağlıklarıyla ilgili bilgiler kazanmış olur. Özetle, yaptığımız şey kişinin yaşam kalitesini yükseltmektir. İyi bir performans olan vücut bize daha iyi bir şans verir. Aslında bu fırsatla bazı öneriler vermekte de fayda var; tedavi sırasında sigara, alkol gibi alışkanlıkları değiştirdiğimiz zaman çok faydasını görüyoruz. Öğün atlama, hareketsiz kalma gibi sorunları olan kişilerin bellediğimiz risklerini azaltarak yani hareketlerini daha fazla sağlayarak, daha az enerji almalarını sağlayarak, mevcut hastalıklarının çözümünde onlara destek olarak onların istedikleri sonuçlara ulaşmalarını sağlıyoruz. Tabiî ki sadece çocuk sahibi olmakla kalmıyorlar aynı zamanda ileriki yaşamlarında onlar için pahalı, zor ve birtakım sıkıntıları olabilecek hastalıkları da hem öğreniyorlar hem de bunlara karşı önlemler alabiliyorlar. http://www.saglikkanali.com/topic_popup.asp?konu_id=297 Dr. Murat...

Daha Fazlası

Koruyucu hekimim olmadan asla!

Koruyucu hekim hizmeti alıp, düzenli taramalar yaptırarak birçok ciddi hastalığın önüne geçebilirsiniz. Bahçeci Kliniğinden Uzman Doktor Murat Berksoy sorularımızı yanıtladı. Özge Zeki – Cosmopolitan COSMO Türkiye’de koruyucu hekimlik ne durumda? Aslında bu konuda iyimser olmak lazım. Herkesin çaba gösterdiği şey sağlıklı olmak. Gelenek ve göreneklerimiz açısından da sağlık önemli. Sağlık konusunda organizasyonların yeterliliği konusunda son yirmi yıldır hızlı bir ilerleme var. Sigorta sistemlerinin gelişmesiyle çok daha fazla kişi tıbbi kontrol altına alındı. Bana kalırsa daha şanslı bir döneme girildi. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde eğer sağlık politikasında çok büyük değişiklikler olmazsa, inanıyorum ki Türk toplumunun yüzde 80-90’mdan fazlasını kapsayacak yani doğumdan ölüme kadar devamlılığı olan bir koruyucu hekimlik sistemi bizim ülkemizde de diğer ülkelerdeki gibi olacaktır. Başka ülkelerin gelir seviyelerinin yüksek oluşu, başka ülkelerin gelişmişlik göstergelerinde bizden üstünlüğü biraz da burada. Gelişmiş ülkelerde bir takım hastalıklar daha karşılaşmadan belirlenip takip edilip sorun erken giderilebiliyor, hem de daha ucuz yollarla. Üstelik gelecek yıllarda daha çok zaman alan ve daha pahalı işlemlere gerek duyulmadan. C. Peki herkesin bir koruyucu hekimi olmalı mı? Kesinlikle olmalı. Geçmişte aileye yakın bir dahiliye doktoru veya herhangi uzmanlığı olan bir doktor bu işi yapıyordu. Fakat çok da etkili değildi. Şimdi ise bu konuda oldukça önemli sayıda uzman yetiştirildi. Yaşam süresi uzadıkça ileri yıllardaki karşılaşılan hastalıklar bağımlılık getiriyor hayatımıza. Bizim bunların önüne geçmemiz ancak erken tanıyla mümkün olabilir. Ayrıca yaşam kalitesi çok önemli. Yaşam kalitesinin artması için de koruyucu hekimlikle alınan sağlık bilgisinin, eğitimin çok büyük önemi var. Kişi koruyucu hekime gittiğinde ailevi yatkınlıklar değerlendirilerek, mevcut fiziksel koşullan ve mevcut şikayetleri de değerlendirilerek analizler zinciri başlayabilir. Örneğin sıkça rastlanan kalp hastalığı, şeker hastalığı, guatr gibi hormonal bozukluklar oldukça önemlidir. Tespit edilmesi kolaydır ve bunlar erken tanıyla çok daha ucuz ve kolay bir şekilde kontrol edilebilir. Böylece yaşamımıza kötü yansımaları olmaz bu şekilde. Amaç yaşam kalitesi olduğunda daha ayrıntılı incelemeler yapılabilir. Biz artık bazı inceleme yöntemleriyle genetik yatkınlıklarımızı öğrenerek yaşam biçimimizi düzene sokabiliyoruz. Yani ileride karşılaşabileceğimiz hastalıklar açısından kişiye özgü farklılıklarımızı bazı analizlerle saptayabiliyoruz. Bu da koruyucu hekimliğin bir parçası. Koruyucu hekimlik sadece bağışıklık sistemini güçlendirmek, birkaç kan testi yapmak değil. Amaç gelecekte doğabilecek riskleri belirleyerek bireye sağlık konusunda bir risk yönetimini kazandırmak. Yani aslında koruyucu hekimi bir sağlık koçu olarak düşünmek lazım. C Şimdi artık genetik harita da çıkarılabiliyor… Kan testleriyle, yanak mukozasından alınan bir parçayla gelecekte karşılaşabileceğimiz sorunlar hakkında bilgi alabiliyoruz. Bu bilgileri paylaşarak onların beslenme düzenleriyle ilgili ne gibi önlemler alabileceklerini, hareketlerini ne kadar arttırmaları gerektiğini ve...

Daha Fazlası

inStyle – Yıldızları Parlatanlar

Meslek hayatına diyabet ve obezite üzerine çalışmalarla başlayan M. Murat Berksoy, altı yıldır Bahçeci Kliniği ve Alman Hastanesi’ne bağlı aile hekimi olarak görev yapıyor. Sadece beslenme üzerine değil, hareketlilik, gebelik öncesi ve sırasında karşılaşılan hormonal bozukluklar, metabolizmaya bağlı problemler ve psikolojik destek üzerine de hizmetler veriyor. inStyle Dergisi Arzu Kaprol, Zerrin Özer, Ezo Sunal, Eda Özülkü gibi isimlerle çalışan Berksoy, hastalardan muhakkak kan tahlili ve tiroid kontrolü istiyor. Ayrıca ‘Bodygem’ denilen bir cihazla vücudun ne kadar oksijen kullandığını ölçüyor ve sonuçlarla gereken beslenme programı ve tedavileri oluşturuyor, Berksoy, kişiye özel diyet ve tedavi programlarının gebe kalmakta ve gebeliği daha sağlıklı geçirmekte büyük rolü olduğunun özellikle altını çiziyor. -Gözde Atakoğlu GEBELİK DÖNEMİ İLE İLGİLİ TÜYOLAR: Her balık yenmemeli “Deniz ürünlerinde civa ve kurşun bulunması gibi bir problem var, bu yüzden özellikle ilk üç ay sığ sularda yüzen balıklar tercih edilmeli.” Aceleci davranmayın “Daha ilk haftalarda, iki kişilik beslenmek ve düşürme korkusuyla hareketsiz kalmak büyük hatadır. Bu durum gebeliğin sonlarına doğru büyük problemler yaratabilir.” Bitkilere dikkat “Adaçayı rahim kasılmalarını tetikler, bu yüzden gebeler tarafından aşırı dozda tüketilmesi sakıncalıdır.” Sporu unutmayın “Yürüyüş ve yüzme gebelikteki en etkili sporlardır. Anne adayları havuzda yüzmenin hijyenik olmadığını düşünebilirler, ancak sağlık koşullarına uygun bir havuzda hamilenin ve bebeğin zarar görmeyeceği kesindir.” ÖNERİ: Omega-3 ailesine ait doymamış yağ asitleri bakımından çok zengin olan somon olarak tüketmek, gebelikte kilo kontrolünü kolaylaştırır hatta gebeliğe bağlı tansiyonu...

Daha Fazlası

Annenin güzellik reçetesi

 Doğumun ardından kilo verilmeye başlanabileceğini belirten uzmanlar, emzirmenin kalori yakımını hızlandırdığını açıkladı. Emzirme süresince daha çok süt verebilmek için bilinçsizce şekerli besinlere yönelen anneler, bu şekilde istemeden daha fazla kilo alıyor. Sabah – 07.08.2006 Bir bebek sahibi olmak dış görünümlerine önem verenleri daha ilk günlerden tedirgin eder. Doğum sürecinde alınan kilolardan kısa sürede nasıl kurtulacağını düşünen anne, diyet yaparak sütünün kalitesini azaltacağını zanneder. Hamilelik sürecinde 9-12 kilo alanların, doğumun ardından altı ay içinde tüm fazla kilolarını verebileceklerini belirten Bahçeci Kliniği’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Murat Berksoy, diyet yapmanın sütün kalitesini düşürmediğinin de müjdesini veriyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Dilara Koçak ise ilk dört ay içerisinde aylık yarım veya bir kilo zayıflamanın normal olduğunu, ancak 2 kilo ve üzerinin sakıncalı olduğunu vurguluyor. Doğumdan hemen sonra emzirmeye başlanmasıyla kilo vermenin gerçekleştiğini söyleyen Koçak, “Emzirme döneminde anne her gün yaklaşık altı-yedi çay bardağı yani 700 ml. süt salgılar. Bunun için her gün 500-700 kalori harcanır. Bu, bir saat orta seviyede egzersize eşdeğerdir. Emzirirken dengeli beslenen ve yeterli sıvı alan anne, eğer doğumu normal kilo kazanımı ile bitirdiyse altı ay sonunda fazla kilolardan kurtuluyor,” diyor. Doğumun ilk yılında fazla kilolar verilemezse, ilerleyen yıllarda verilmesinin daha zor gerçekleştiğini söyleyen Murat Berksoy, anne adaylarının kilo verirken nelere dikkat etmeleriyle ilgili olarak şunları söyledi: “Anneler çok düşük kalorili diyetler sonrasında kas kaybı, su kaybı, emzirme kalitesinin düşmesi ve en önemlisi metabolizmalarının yavaşlaması gibi sorunlarla karşılaşır. Hızlı kilo kaybı, bebeğinizin sağlığı açısından sakıncalar doğurur.” * EMZİRME SIKLIĞI ÖNEMLİ Özellikle ilk altı hafta çok düşük kalorili besinler tüketmenin de tehlikeli olduğunu açıklayan Murat Berksoy, şu öneride bulunuyor ve “Emzirme döneminde kilolardan kurtulmak için düzenli egzersiz yapmaya doğumdan iki ya da üç ay sonra başlanmalıdır. Doğum sonrası anneler karın, bel, sırt, kol, omuz, boyun ve bacak güçlenmesine ihtiyaç duyar. Kas germe ve nefes egzersizleriyle vücutta güçlenme, esneklik, doğru duruş kazanılır ve ortaya çıkan ağrılar en aza iner,” diyor. Dr. Berksoy, sütün miktarını ve kalitesini en çok bebeğin emme sıklığı, süresi ve kuvvetinin değiştirdiğini kaydediyor. Sütün veriminin artması için aşırı yağlı ve şekerli yiyen annelerin yanlış beslendiklerine ve süt verirken kilo aldıklarına dikkat çeken Dilara Koçak, doğum sonrası kilolarının üzerine çıkan annelerin bile bulunduğunu söylüyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Cemal Aytaç Ak ise özellikle günlük 1000 kcal enerjiden düşük diyetlerden kaçınılmasını öneriyor. * SİHİRLİ FORMÜL NE? Emziklilik döneminde kilo vermenin sihirli formülüyle ilgili olarak Diyetisyen Koçak, gebelik döneminde aşırı kilo alınmamasını ve aynı dönem içerisinde bir beslenme...

Daha Fazlası